Tedavi Yöntemleri

 

Tüp Bebek

tüp bebekTüp bebek, anne adayının yumurtalıklarından toplanan yumurtalarla, baba adayından alınan spermlerin laboratuarda birleştirilerek döllenmesi ve elde edilen embriyoların tekrar anne rahmine yerleştirilmesi işlemidir. Tedavinin ilk aşamasında yumurtalar geliştirilir ve uygun zamanda toplanır, ardından laboratuarda spermle birleştirilerek (döllenme oluşur) gelişen embriyolar anne rahmine yerleştirilir. 1978 den itibaren tüm dünyada uygulanmaya başlanan geleneksel tüp bebek – IVF (In Vitro Fertilizasyon) ve 1992’de keşfedilen mikroenjeksiyon ICSI (Intrastoplazmik sperm enjeksiyonu) tedavileri merkezimizde 1998 yılından itibaren başarı ile uygulanmaktadır. Tüp bebek (IVF) laboratuarımız son teknolojik donanım, alt yapı ve deneyimli personeli ve alanında uzmanlaşmış klinisyenleri ile hizmet vermektedir. IVF Laboratuarımızda tüm mikromanüplasyonlar, embriyo dondurma ve çözdürme teknikleri, lazer ile embriyo asiste hatching , embriyo biyopsisi ve preimplantasyon genetik tanı yöntemleri, cerrahi yolla sperm elde etme teknikleri ve detaylı androlojik incelemeler büyük bir başarı ile uygulanmaktadır.

-Klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon arasındaki fark nedir? Yumurta toplanmasına kadar olan basamaklar aynı iken klasik tüp bebekte spermler ile yumurta aynı tüpte aynı damlalar içinde doğal döllenmeye bırakılır. ICSI de ise her yumurtaya bir sperm enjekte edilir.

 

UYGULAMA

 

Önerilen tetkikler tamamlanıp uygun tedavi yöntemi saptandığında öncelikle yapılması gereken yumurta üretimini sağlayan hormonların belli bir temel düzeye getirilmesi oluyor (Down Regulation). Bunun için GnRH Analogu kullanılıyor. Ultrasonografi ve hormon testleri sonucunda uygun değerler elde edildiğinde, hamilelik olasılığını arttırmak amacı ile daha fazla sayıda yumurta üretmesi için yumurtalıklara uyaran hormonlar verilmeye başlanıyor. Bu yöntemde belirli aralıklarla vajinal ultrasonografi yapılıyor ve kanda östradiol ve progesteron düzeyi izleniyor. Yumurtalardaki foliküllerin çapları istenilen büyüklüğe ulaştığında olgunlaşmayı tamamlayacak olan HcG (iğneyle verilen bir çeşit hormon) uygulamasından 34-36 saat sonra, anestezi altında, vajinal ultrasonografinin rehberliğinde yumurtalar toplanıyor. Bu işlemi izleyen 6 saat boyunca klinikte kalmak gerekiyor. Toplanan yumurtalar, aynı gün eşinden alınan spermlerle daha önceden saptanmış yönteme göre bir araya getiriliyor. Uygun gelişim gösteren embriyolar basit bir yöntemle rahim içine yerleştiriliyor (embriyo transferi).

Bu uygulamadan 3 saat sonra eve gitmek mümkün. Sekizinci gün kanda östradiol ve progesteron düzeylerine bakılıyor. Bunu izleyen 15. günde de hamilelik testi yaptırılıyor. Yumurtaların toplandığı günden itibaren düzenli olarak progesteron kullanılmaya başlanıyor ve hamilelik testinin sonucuna göre 12. hamilelik haftasının sonuna kadar devam ediliyor.

Dr. Necip Öztürk

Mikro TESE

Sperm sayısının düşük olduğu veya sperm sayısının normal olmasına rağmen döllenme sorunu yaşanan kişilere aynı seansta sırası ile sperm elde edene kadar aşağıdaki işlemler uygulanıyor:

 

PESA (Perkütan Sperm Aspirasyonu)

Bu uygulama, iğne yardımı ile testisten elde edilen spermlerin ICSI yöntemi ile yumurtayı döllemesidir. Hamilelik oranı yüzde 25’tir.

TESA(Testicular sperm aspiration)

Bu işlem sırasında iğne ile testise girilip elde edilen materyalin olgun sperm içe-rip içermediğine bakılıyor. Hamilelik oranı yüzde 25’tir.

TESE (Testiküler Sperm Ekstraksiyonu)

Spermin meniye ulaşamadığı olgularda testisten biyopsi sonucu alınan doku parçacıklarından elde edilen spermlerin ICSI yöntemi ile yumurtayı döllemesi işlemine TESE deniyor. Bu yöntem ile hamilelik oranı yüzde 30’dur.

Testis Biyopsisi (TESA, TESE, MİKROTESE)

mikro tese

TESTİS BİYOPSİSİ

Tercih edilen yöntem ne olursa olsun temel amaç testis dokusunda sperm hücresinin aranmasıdır. Azospermi adı verilen menide hiç sperm bulunmaması durumunda başvurulan bir yöntemdir. PESA (perkutan epididimal sperm aspirasyonu), MESA (mikrocerrahi epididimal sperm aspirasyonu) gibi türleri olsa da en sık kullanılan tipleri TESA (testiküler sperm aspirasyonu) ve TESE (testiküler sperm ekstraktsiyonu) dir.

İlk olarak 1985 yılında azospermik erkeğin epididim adı verilen sperm kanalından sperm elde edilerek klasik tüp bebek yöntemi (IVF) ile başarılı gebelik gerçekleşmiştir. Tahmin edileceği gibi bu sperm ler hareketli spermlerdi. Bundan 8 yıl sonra mikroenjeksiyon tekniğinin insanlığın hizmetine girişiyle aynı yıl, testisten elde edilen ve kendiliğinden yumurtayı dölleyemeyecek karakterdeki spermler kullanılarak başarılı gebelik gerçekleşmiştir. Bu başarı, ümitsiz bekleyiş içindeki birçok çift için yeni bir umut ışığı anlamına geliyordu.

Testis biyopsisi ile sperm bulunup bulunamayacağını önceden gösteren herhangi bir test yöntemi yoktur. Eğer menide sperm yokluluğunun nedeni kanallarda tıkanma ise, biyopsi ile sperm bulma olasılığı %100’dür. Eğer tıkanma dışı nedenler söz konusu ise bu oran %50 dolayındadır. Hatta daha önce yapılan işlemde sperm bulunmuş olsa bile tekrarlanan bir biyopside hücre saptanamayabilir. Bunun aksine, bir kez yapılmış testis biyopsisinde sperm çıkmaması, testislerde sperm olmadığını anlamına gelmez.

TESA

Çoğunlukla lokal anestezi altında yapılır. İnce bir iğne ile testis dokusundan vakum uygulanarak elde edilen sıvı mikroskop altında incelenir. Hücre bulunursa dondurularak saklanabilir ve mikroenjeksiyon işlemi sırasında çözülerek kullanılabilir.

TESE

Çoğu zaman lokal anestezi ile, nadiren genel anestezi altında yapılan bir işlemdir. Testis üzerinde küçük bir kesi yapılarak alınan minik doku örnekleri mikroskop altında parçalanarak incelenir. Hücre bulunursa dondurularak saklanabilir ve gerektiğinde çözülerek kullanılabilir.

Tüp bebek tedavilerinde testisten elde edilen taze veya dondurulmuş-çözülmüş spermatozoa kullanılması döllenme ve gebelik olasılığını değiştirmemektedir. Fakat ister taze ister dondurulmuş sperm kullanılsın, hareketli olanların seçilmesi hem döllenme hem de gebelik oranlarını arttırmaktadır.

 

MİKROTESE

Mikrodiseksiyon TESE adı da verilen bu işlemde testisten parça alma işlemi tavandan asılı özel bir mikroskop altında yapılmaktadır. Aktif sperm üretimi olan tübüller mikroskopla bakıldığında daha beyaz ve donuk görünmektedir. Doku parçaları bu bölgelerden alınır. Bu yöntemin uygulandığı ilk çalışmalarda daha yüksek sperm elde etme oranı bildirmişse de bu yeni yöntemin herhangi bir üstünlüğü olmadığını gösteren çalışmalar da vardır.

 

Dr. Necip Öztürk

PGT (Preimplantasyon Genetik Tanı)

Genetik olarak sağlıklı embriyoların seçilebilmesi için, genellikle 8 hücreye ulaşan embriyolardan 1 hücrenin alınarak genetik yapısının incelenmesidir. Bu işlem genetik hastalıkların önlenmesi ve ileri yaştaki bayanlarda sağlıklı embriyonların seçilmesi amacıyla uygulanmaktadır.

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) tekniği ile embriyolar, henüz anne karnındaki gelişmesine başlamadan çok daha önce belirli genetik hastalıklar yönünden test edilebilmektedir. PGT tekniğinin en önemli uygulama alanlarından birisi de genetik bir hastalık taşımamakla birlikte kromozomlarında bir bozukluğa sahip olabilecek olan embriyoların saptanmasıdır. Yapısal ya da sayısal nitelikte olabilecek olan bu bozukluklar ileri yaşta (35 yaş ve üzeri) olan kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Bu durum hem embriyonun tutunma şansını (implantasyon) azalttığı hem de istenmeyen düşüklere neden olabildiği için kısırlıkla sonuçlanabilmektedir. Nitekim 39 yaş ve üzerinde olan kadınlarda her 100 gebelikten 40’ında yapısal ya da sayısal kromozomal bir bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan problemlere rastlanmaktadır.

PGT, ileri yaşın yanı sıra tekrarlayan düşük problemi ile karşı karşıya olan ya da iki ya da daha fazla tüp bebek denemesi olup da gebe kalamayan hastalarla, non-obstructive (testis kanalcıklarının tıkanıklığına bağlı olmayan) azospermik (menide hiç spermi olmayan erkeklerde) vakalarda uygulanmaktadır. Bu, implantasyon oranında kayda değer bir artışa neden olduğu gibi düşük yapma riskini de önemli ölçüde azaltmaktadır.

Gerçekten de normal gebelikte kromozomal bozukluklar nedeniyle yüzde 23’lere kadar varabilen düşük oranı, PGT işleminden sonra yüzde 9’lara kadar düşebilmektedir. Bütün bu yararlarının yanı sıra bu tekniğin uygulanacağı vakaların son derece özenle seçilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, PGT embriyodan biyopsi yöntemiyle bir hücrenin alınmasını gerektiren ve potansiyel olarak embriyoya zarar verebilecek bir işlem olup yaklaşık olarak yüzde 10 olarak belirlenen bir hata payına da sahiptir. Dolayısıyla gereksiz uygulanan vakalarda yarardan çok zarara neden olduğu düşünülmektedir. Ayrıca anne rahmine transfer edilmesi düşünülen embriyo sayısından daha az sayıda embriyo elde edilen vakalarda kesinlikle uygulanmamalıdır.

PGT TESTİ NASIL YAPILIR?

Üreme sağlığı uzmanı, genetik danışman ve ilgili hastalığın doktoru tarafından hastanın PGT için uygun olup olmadığı değerlendirilir.Çift tüp bebek işlemine hazırlanır. Anneden alınan yumurta, babadan alınan sperm ile laboratuvar ortamında döllenir. Elde edilen embriyodan embriyologlar tarafından biyopsi yapılarak 1-2 adet blastomer hücresi çıkarılır.

Biyopsi ile elde edilen hücreler, fiksasyon işlemi uygulandıktan sonra kromozomların mikroskop altında incelenmesine olanak sağlayan özel bir boyama tekniğine (FISH) tabii tutulur.

Yapısal ya da sayısal kromozomal bozukluk gösteren embriyolar seçilerek atılır ve sağlıklı embriyolar anne rahmine transfer edilir

NGS  (Next Generation Sequencing) İLE EMBRİYOLARDA 24 KROMOZOM TARAMA

Genetik biliminde Yeni nesil sekanslama olarak gündeme gelen bu yeni teknoloji  üreme genetiği uygulamaları için de dikkat çekici hale gelmiştir. Embriyolarda 24 kromozom taramada NGS teknolojisi array teknolojisinden sonra çok hızlı bir şekilde PGT uygulamalarında yer almıştır.

Handyside tarafından uygulanan ilk Preimplantasyon genetik tanının uygulanmasının üzerinden çeyrek asır geçmiştir (1990). Önceleri bu teknik tek gen hastalıkları ve cinsiyete bağlı bozuklukların taranması için uygulanırken sonrasında translokasyonlar ve anöploidilerin taranmasında kullanılmıştır.

NGS TEKONOLOJİSİNİN ARRAY TEKNOLOJİLERİNE OLAN AVANTAJLARI:

(i) yüksek ölçekli dizileme kapasitesi sayesinde aynı anda daha fazla örneğin (24 embriyo için) test edilebilmesine olanak sağlamakta ve daha düşük maliyetle çalışma imkanı vermektedir;

(ii) kromozomal analiz çözünürlüğünün yüksek olması sebebiyle parsiyel veya segmental anöploidileri daha iyi yakalamaktadır (birkaç megabaza kadar düşebilir);

(iii) birden fazla hücrenin incelendiği çalışmalarda mozaisizmi daha net bir biçimde ortaya koymaktadır;

(iv) kütüphane hazırlığı sırasındaki otomasyon sayesinde insan hatalarını ve çalışma süresini azaltmaktadır

(v) NGS teknolojisi ile tek bir hücreden  translokasyon, anöploidi tarama ve tek gen hastalıkları belirlenebilmektedir.

(vi) Tüm prosedür 24 saat içerisinde tamamlanabilmektedir

Dr. Necip Öztürk

Mikroenjeksiyon

Tüp bebek yöntemindeki uygulamalardan birincisi kadından yumurtanın alınıp erkeğin spermi ile aynı kaba konularak spermin yumurtayı döllemesi beklenir, döllenme gerçekleştikten sonra embriyo rahim içine yerleştirilir.Tüp bebek uygulamalasında ikinci yöntem hanımdan yumurta alındıktan sonra ilk uygulamada olduğu gibi kendiliğinden spermin yumurtayı döllemesi beklenmez erkekten alınan tek sperm laboratuar şartlarında yumurtanın içerisine enjekte edilir. Yani burada döllenme zorla yapılır.Özellikle sperm sayısı çok düşük ( 300 bin – 1 milyon ) olan erkeklerde, tüp bebekteki kendiliğinden döllenme gerçekleşmediği için microenjeksiyon tekniği uygulanmaktadır.

 

ICSI (Intrasitoplazmik Sperm Injeksiyonu – Mikroenjeksiyon yöntemi) Her bir yumurtanın içine, mikroskop altında, tek bir sperm seçilerek ince bir iğne yardımıyla yerleştirilir. Bundan sonraki aşamalar geleneksel tüp bebekte olduğu gibi gelişir. Bu yöntem sayesinde döllenme oluşmaması riski azaltılmış olur. 1992’de ilk defa uygulanan bu teknikle birlikte özellikle erkek faktörü nedeniyle gebe kalamayan çiftlerde devrim niteliğinde bir gelişme olmuştur. Sadece erkek faktöründe değil, yumurtanın kabuğunun sperme geçit vermeyecek kadar kalınlaşmış veya sertleşmiş olduğu durumlarda, daha önceki tüp bebek uygulamalarında döllenme sorunu yaşayanlarda ve özellikle ileri yaşta ve az yumurta veren hastalarda döllenmeme riskini azaltmak için mikroenjeksiyon ilk tercih olmalıdır.

Mikroenjeksiyon uygulaması her zaman yukarıda bahsedilen kadar basit olmayabilir. TESE VE MESA Prosedürleri olarak adlandırılan yöntemler daha komplike çalışmaları gerektiren işlemlerdir.

Örn. erkeğin kanallarının tıkalı olduğu ve testisindeki bol sayıdaki spermi çıkaramadığı durumlarda erkeğin testisinden iğne ile dokuyu alınır, bunun içinden sperm ayıklanır ve elde edilen spermle döllenme sağlanır.

Ya da testisten direkt olarak doku alınır bu dokudan sperm elde edilir. MESA uygulamasında, kanalları tıkalı olan hastalarda sperm kanallarında zaten mevcut ama dışarıya atılamayan sperm, bir mikrocerrahi işlem ile elde edilir.

TESE işleminde ise direk testisten (yumurtalardan) alınan küçük doku örnekleri özel işlemlerden geçirilerek elde edilen spermler ile mikroenjeksiyon yapılır.

 

Dr. Necip Öztürk

Aşılama(IUI)

aşılama

  • AŞILAMA (IUI)
  • Aşılama Yöntemi Nedir?Aşılama bir yardımcı üreme yöntemidir. Basit ve hızlı bir yöntem olan aşılamanın uygulanabilmesi için erkekte sperm, kadında yumurta üretiminin olması ve tüpleri açık olması gerekmektedir.
    Aşılama İşlemi Nasıl Uygulanır?
    Aşılama tedavisinin uygulanabilmesi için öncelikle incelenmesi ve kanallarının açık olması gerekmektedir. Anne adayı adetinin 3. gününde muayene edilir ve gerekli görülmesi halinde ilaçlar ile yumurtalıkların büyütülmesi amaçlanır Doktor tarafından verilen ilaçlar 5 ila 8 gün süresince kullanılır. Bu sürenin ardından bir kez daha USG (ultrasonografi) ile yumurtaların sayısı ve boyutları kontrol edilir. Eğer döllenme için foliküller (içinde yumurta hücresi bulunduran yapı) uygun boyutta ise çatlatma iğnesi yapılır ve aşılama işlemine geçilir. Babadan  alınan spermler laboratuvar ortamında incelenir. En kaliteli ve gebelik elde etme olasılığı en yüksek olan spermler bir katater ile rahim içerisine verilir.
    Aşılama Kimlere Uygulanabilir?
    Aşılama işleminin uygulanabilmesi için baba adayında işlenebilecek özellikte sperm olması ve anne adayının yumurta gelişiminde sorun olmaması gerekmektedir.
    1-Erkekte sperm sayı ve hareketliliği yetersiz ise,
    2-Ereksiyon (penisin sertleşmesi) bozukluğu varsa,
    3-Kadında, polikistik over hastalığı gibi yumurtlama fonksiyon bozukluğuna bağlı problemler,
    4-Kadın hastaların sperm hücrelerine zarar veren antikorlara sahip olması,
    5-Açıklanamayan infertilite olguları,
    6- Vajinismus gibi,
    nedenlerden dolayı hekime başvuran hastaların tedavisinde de aşılama işleminden yararlanılmaktadır.
    Aşılama İşlemi Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?
    1-Aşılamanın verimli olması için son 48 saat içerisinde sigara, alkol, uyuşturucu veya ilaç alınmamalıdır. Bu tarz maddelerin spermin ve yumurtanın yapısını ve hareketliliğini olumsuz yönde etkileyeceği tespit edilmiştir.
    2-Aşılama uygulanacak kadının tedavi sırasında vajinal bir enfeksiyon geçirmiyor olması tercih edilir.Herhangi bir vajinal ilaç, krem veya losyon kullanmaması daha uygundur.
    Aşılama İşlemi Sonrası Dinlenmek Gerekir mi?
    Aşılama işlemi birkaç dakika süren ağrısız bir yöntemdir. Jinekolojik muayene pozisyonunda uzanan hastaya ileri vajinusmus hariç genel anestezi uygulamaya gerek olmadan işlem gerçekleştirilir.
     Aşılama sonrası 15-20 dakika dinlenen kişi günlük hayatına rahatça devam edebilir. İşlem sonrası şikayetler oldukça azdır fakat herhangi bir negatif durum fark edildiğinde derhal doktora başvurulmalıdır.
     Ağır iş ve egzersiz yapılmamalıdır.
     İnseminasyondan (aşılamadan) sonra 15 gün içinde adet olunursa tedaviye tekrar devam edilecektir.Adet gecikmesinde ise gebelik testi yapılacaktır.
     İnseminasyonda (aşılamada) başarı oranı %15-20 ‘dir.Aşılama İşlemi için Merkez Seçerken Nelere Dikkat Edilmelidir?
    Aşılama işlemini nerede yaptıracağınıza karar verirken dikkat etmeniz gereken noktaları şu şekilde sıralayabiliriz.
    • Merkezin başarı oranları
    • Teknolojik donanım
    • Alanında uzmanlığını kanıtlamış deneyimli doktor, embriyolog ve yardımcı sağlık personeli
    Aşılama tedavisi ile ilgili sorularınızı yöneltmek, fiyat ve süreç hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için iletişim formunu doldurun, sizi arayalım.

Dr. Necip Öztürk

İlaçsız Tüp Bebek

İlaçsız tüp bebek tedavisi dünyada uygulanmaya başlanmış olan bir tedavi alternatifidir. Burada amaç hastanın normal adet döneminde kendi hormonlarıyla yumurtaların gelişmelerini beklemek ve belli bir noktada bunları toplayarak daha sonraki gelişimlerini laboratuar şartlarında yapmaktır. Kısaca normal tüp bebek de hastaya verdiğimiz ilaçla büyüttüğümüz yumurtaları, ilaçsız tüp bebek de  bedenin dışına alıp laboratuar şartlarında büyütmekteyiz. Bu tedavinin avantajı, ilaç kullanılmadığı için ilacın meydana getirebileceği  her türlü yan etkiden uzak olması ve tedavi masrafının da  %20-30 daha azalmış olmasıdır. Bir diğer avantajı da, tüp bebek tedavisinde kullanılan yumurta büyütme ilaçlarına karşı bazı hastaların hassas olduğu görülmüş ve bu hastalarda yumurtalığın beklenmeyen bir aşırı cevap vermesi sebebiyle karında ve akciğerde sıvı toplanabileceği bir tablo (OHSS-overian hiperstimulasyon sendromu) gelişebileceği görülmüştür. Hastalarımız bu tedavide neredeyse hiç iğne olmaz, hiç kan aldırmazlar. İlaçsız tüp bebek tedavisinin başarı oranları klasik tüp bebek tedavisine oranla daha düşüktür. Nedeni de genellikle ilaç kullanılmadığından tek follikül ve tek oosit ile çalışılmasıdır. Vücudun kendi hormonları ile doğal olarak yaptığı folliküle işlem yapıldığından Doğal Tüp Bebek de denilebilir.İlaçsız tüp bebek  merkezimizdede sıklıkla yapılmaktadır.

 

Dr. Necip Öztürk

Mikro Çip Yöntemiyle Tüp Bebek

Tüp bebek tedavisinin adaylara uygulandığı sırada, doğal yollardan veya diğer yardımcı üreme yöntemleri ile hamileliği sağlayamayan eşlerin bebek sahibi olması için çok sayıda yöntem geliştirilmeye çalışılmaktadır. Tüp bebek tedavisi geçmişten günümüze kadar geliştirilen yeni teknikler sayesinde, başarı oranı yükseltilen yardımcı üreme tekniklerinden birisidir. Bebek sahibi olamayan çiftlerin başvurdukları bu üreme yöntemi günümüzde mikro çipli tüp bebek tedavisi sayesinde  daha başarılı olduğu düşünülmektedir.

Mikro akışkan çip teknolojisi DNA yapısı kaliteli olan spermleri kullandığı düşünülmektedir.

Mikro çipli tüp bebek tedavisi nasıl uygulanır?

Mikroçipli tüp bebek tedavisinde de, ilk olarak anne adayına yumurta sayısını arttırabilmek için, yumurtalıkların uyarılmasına yardımcı olan bir tedavi sunulur. Bundan dolayı anne adayına bazı hormon ilaçları da uygulanır.

Klasik tüp bebekte;  Yumurta hücreleri laboratuvar koşulları içerisinde, baba adayından tedarik edilen sperm hücreleri ile beraber döllendirilmesi gerçekleştirilir. Bu sayede adaylarda hamilelik elde edilmeye çalışılır.  Bu adımların hepsi, klasik tüp bebek tedavisinde uygulanan adımlardır.

Mikro çipli tüp bebekte ise; Tüp bebek tedavisi sırasında elde edilen yumurta hücrelerinin sağlıklı spermlerle döllenmesi düşüncesinin gebelik elde etme oranlarını yükselttiği düşünülmektedir. Sperm çiplerinin içinde, mikro kanalcıklar bulunur. Spermlerin seçimi bu mikro kanalcıklar sayesinde olur. Kanalcıklarda bir tarafta spermler toplanırken, diğer tarafta sağlıklı olduğu düşünülen spermler kanalcıkların içinde süzülerek, başka tarafta bir araya gelir. Bu şekilde seçilmiş olan kaliteli spermlerle, mikro enjeksiyon yöntemiyle döllendirilen yumurta hücrelerinden elde edilen gebeliklerden doğan bebeklerin  daha sağlıklı olduğu düşünülmektedir.

Vücutta normal olarak kadının vajinasına gelen spermler rahim kanalına girer. Bu bölgede olan mukus salgısında bulunan hormonların etkisiyle, mikro kanallar meydana gelir. Mikro çipli tüp bebek tedavisinde de bu doğal ortam taklit edilmektedir. Vücutta döllenme sırasında süzgeç vazifesi gören mikro kanalcıklar, spermlerin kaliteli olanlarını ayırır. Sperm ve yumurta hücresinin buluşmasında, sağlıklı olanlar bir araya getirilmiş olur.

Özellikle spermleri az olan erkeklerdeki kısırlığın aşılmasında kullanılan mikro akışkan çip teknolojisi, gebelik elde edilme oranlarını yükseltebilir.

 

Dr. Necip Öztürk

Prenetal Tanı Testleri (Nifty-Harmony)

NIFTY Test Nedir?

NIFTY Test temel, güvenilir ve kapsamlı non-invaziv prenatal bir genetik testtir. Gebeliğin 10. haftasından itibaren çeşitli genetik hastalıklar hakkında tarama imkanı sunar.

NIFTY test yeni nesil dizi analizi teknolojisini kullanarak, doğumda en sık görülen kromozomal hastalıklar olan Down Sendromu (Trizomi 21), Edwards Sendromu (Trizomi 18) ve Patau Sendromu’nu (Trizomi 13) %99’un üzerinde duyarlılık ile saptar.

 

Harmony Yeni Nesil Tarama Testi

Yeni nesil tarama testi, sadece koldan alınan bir  kan ile yapılabilen güvenli ve doğru bir testtir.

Doğum öncesi yaptıracağınız tarama testleri sizin ve doğmamış bebeğinizin sağlığı için çok önemlidir.

Artık yeni nesil bir tarama testi var. Yeni nesil tarama testi invaziv amniyosentez (iğne ile sıvı alımı gibi operasyonel işlemler) değildir. Siz ve bebeğiniz için herhangi bir tehlike oluşturmaz. Yaşınıza ve test sonuçlarınıza göre bebeğinizin bir probleme sahip olup olmadığıyla ilgili yüksek doğruluk oranı ile bilgi verir.

Gebeliğin 10. haftasından itibaren yaptırılabilir.  Tüm ikiz gebeliklerde de kullanılabilen dünyadaki ilk ve tek testtir.

Gebelik sürecinde bebeğin maruz kalabileceği genetik bozuklukların erken evrede saptanması  hayati değere sahiptir.

“Bu genetik bozukluklardan en sık görülenleri trizomilerdir. Trizomi, belirli bir kromozomun iki kopyası olması beklenirken üç kopyası olması durumunda ortaya çıkan genetik bir bozukluktur. Trizomi 21 bunlardan en sık görülenidir. 21. kromozomun fazladan bir kopyası nedeniyle oluşur. Halk arasında “Mongol Çocuk” olarak da bilinen Down Sendromudur. Yaklaşık 800 doğumda bir görülür. Tipik bir yüz görünümü, zeka geriliği, kalp bozuklukları ile seyreder. Ortalama yaşam süreleri kısadır.

Trizomi 18 Edwards Sendromu olarak bilinir. Yaklaşık 5000 doğumda bir görülür. Gebelik genellikle kayıpla sonuçlanır. Trizomi 18’ li bebeklerde kalp bozuklukları, el ve ayaklarda şekil bozuklukları mevcuttur. Ortalama yaşam süreleri oldukça kısadır.

Trizomi 13 Patau Sendromu olarak bilinir. Yaklaşık 10000 doğumda bir görülür. Genellikle erken haftalarda gebelik kayıplarıyla sonuçlanır. Trizomi 13’ lü bebeklerde ağır kalp, böbrek, mide bozuklukları, yarık damak dudak gibi yüz bozuklukları görülür. Trizomi 13 ile doğan bebeklerin hemen hemen hepsi 1 yaşına gelmeden hayatını kaybeder.

35 yaş üstü gebeliklerde, ailesinde genetik bozukluk öyküsü olanlarda ve önceki gebeliklerinde trizomili çocuk doğurma öyküsü olanlarda risk yüksektir. Ancak genç ve risk faktörü bulunmayan gebelerde de trizomili bebek görülebilir. Bu yüzden tüm gebelikler trizomi açısından taranmalıdır.

Bu amaçla geliştirilmiş bazı testler mevcuttur. İkili test, üçlü test, dörtlü test, entegre test gibi testler, anneden alınan kanda bazı hormonlara bakılması prensibine dayanır. Anne kanında tespit edilen hormon düzeyleri, annenin yaşı, bebeğin ense kalınlığı ve baş çevresi ölçümleri bir arada değerlendirilerek risk analizi yapılır. Ancak bu testlerin duyarlılıkları %75-%85 arasındadır. Riskli çıkması bebekte kesin trizomi olduğu anlamına gelmediği gibi, risksiz çıkması da bebekte trizomi olmadığı anlamına gelmez.

Harmony Prenatal Test Hangi Bilgileri Verir?

Harmony Prenatal Test sık gözlenen trizomi 21,18,13 ve X,Y (sex kromozomlar) anomalileri için bilgi verir.

Cinsiyet Kromozom Hastalıkları :  Bu tür hastalıklar X ve Y kromozomlarından birisinin kaybı ya da total veya kısmi fazlalığı durumunda ortaya çıkar. Harmony X, Y testi XXY  (Klinefetler sendromu) ve X kromozomlarından bir tanesinin kaybı ( Turner sendromu) gibi anaomaliler için riskin belirlenmesini sağlar.

Harmony Prenatal Test Kimlere Yapılmalı?

  • 35 yaş ve üzerindeki anne adayları
  • Ultrasonda kromozomal anomali riskini işaret eden bulgular
  • İkili , üçlü , dörtlü veya entegre tarama testlerinden birinde kromozomal anomali riskinin yüksek saptanması
  • Önceki gebelikte trizomi hikayesi
  • Ebeveynlerde dengeli translokasyonların varlığı

Dr. Necip Öztürk

Dondurarak Saklama

DONDURMA-ÇÖZME (CRYO)

İnsan üreme hücrelerinin dondurulması olgusu tarihte ilk defa  sperm hücreleri üzerinde soğuğun etkisinin araştırılması    ile başlamıştır. Embriyoların dondurulması ise 1950 li yıllardan itibaren özellikle deney hayvanları üzerindeki çalışmalarla    başlamış; 1970 li yıllar ise insan embriyolarının dondurulması prensiplerinin oluşturulduğu yıllar olmuştur. Günümüzde    tüm dünyada insan sperm ve embriyosu başarılı bir şekilde dondurulup çözülebilmektedir. Tıbbi gereklilik olduğunda  yumurta ve yumurtalık dokusu da dondurulabilmektedir. Dondurulan hücreler ilerleyen dönemlerde çözülerek yeni  tedavilerde kullanılabilmektedir. Dondurma yöntemi, çoğul gebeliklerin önlenmesinde mevcut olan en vazgeçilmez      yöntemdir. Embriyo dondurma ve çözme işlemlerini başarı ile gerçekleştirebilen bir tüp bebek merkezi hastasına az sayıda embriyo transfer etme yürekliliğini gösterebilir. Arta kalan embriyoların dondurulması hastaya bir güven duygusu verecek ve sonraki tedavilerde hastaya mali olarak rahatlık getirecektir.

 

Dondurarak Saklama

SPERM DONDURMA

Menisinde çok az sayıda sperm hücresi bulunan erkeklerde (Kriptozoospermi)  tüp bebek tedavisi öncesinde tedbir olarak sperm dondurulabilir.

Bunun yanısıra menisinde sperm hücresi olmayan ve testis dokusundan iğne ile veya parça alarak sperm hücresi elde edilmiş olan hastalarda da elde edilen sperm hücreleri dondurularak saklanabilir.

Testisle ilgili cerrahi girişimler bazen yetmezliklere veya fonksiyon bozukluklarına sebep olmaktadır. Bununla birlikte radyoterapi ve kemoterapi önerilen hastalara, kanser tedavisi öncesinde mutlaka sperm değerlendirmesi yapılmalı, önlem olarak sperm dondurulmalıdır. Bu tercih erkeğin gelecekte çocuk sahibi olma şansını koruyacaktır.

 

 

EMBRİYO DONDURMA

Tüp bebek tedavileri sonrasında elde edilen embriyoların bir kısmı anne rahmine yerleştirildikten sonra artan embriyolar, tedavi gören çiftin onayı ile dondurularak saklanabilmektedir. Dondurma kararı almadan önce embriyolar kalite ve sayı açısından değerlendirilir. Duruma göre bir ya da birden fazla denemede kullanılmak üzere partiler halinde dondurulabilir. Alınacak numunenin laboratuvar şartlarında ailelerin de onayı ile özel koruyucu maddeler ile – 196 derecede sıvı bir nitrojen içerisinde saklanması işlemidir.

Ülkemizde sağlık bakanlığının ilgili mevzuatına göre dondurulmuş embriyolar 5 yıl boyunca saklanabilmektedir.

Dondurulmuş embriyoların transferi öncesinde hastaya uygulanan tedavi sırasında yumurta geliştirici iğnelerin kullanılmaz ve sık takip gerekmez. Bu durum her açıdan hastaya büyük bir konfor sağlamaktadır. Dondurma protokolünün iyi uygulanabildiği merkezlerde başarı şansı taze embriyo transferine çok yakındır.

Annelerin doğuma hazır olmaması, yaşanılan tüp bebek denemeleri, yumurtaların aşırı uyarılması, rahim içini saran endometrium dokusunun yeteri kadar gelişemediği durumlarda ve kanser hastalığına karşın kemoterapi alınması gerekli ise öncesinde tüp bebek işlemi uygulanarak oluşan embriyoları dondurmak faydalı olacaktır.

Tüm bu incelikler kişinin doktoru ile konuşup karar kılacağı durumlardır. Yıllar sonra lazım olacak embriyo çiftler için hep bir umut kaynağı niteliğindedir. Bu dondurulmuş embriyolar laboratuar şartlarında beş yıl bekletilebileceğinden sonrasında çocuklarına kardeş yapma zamanı geldiğinde yine kendilerine ait bu embriyolar kullanılabilir.

Dondurulmuş embriyo riskli mi?

Embriyonun donduruluyor olması doğacak bebek açısından hiçbir risk içermemektedir. Tıpkı diğer çocuklar gibi genlerini anne ve babasından alarak tüm süreçleri normal yaşanacaktır. Normal gebelik sıkıntıları ya da değişimleri yine yaşanabilir.

 

EMBRİYO HAVUZU NEDİR?

Over rezervi zayıf ve endometriumu özel hazırlanması gereken hastalarımızın, gelecekte hamilelik şansını arttırabilmek için tüp bebek yöntemi ile yumurtalarının alınıp dondurulularak saklanması ve  ilerde bu yumurtaların kullanarak çocuk sahibi olabilmelerine imkan tanıyan yöntemdir.

 

Dr. Necip Öztürk

Histerosalpinografi (HSG)

İlaçlı Rahim Filmi (ilaçlı film, HSG,  histerosalpingografi) Nedir?

Halk arasında “ilaçlı rahim filmi veya ilaçlı film” olarak da bilinen Histerosalpingografi (veya kısa adı ile HSG)  x-ışınları kullanılarak yapılan bir röntgen incelemesidir.İlaçlı rahim filmi (ilaçlı film, HSG,  histerosalpingografi) anlamı nereden gelmektedir?Histerosalpingografi; Histero-Salpingo-Grafi (HSG) kelimelerinin birleşmesinde meydana gelmiştir. Bunda histero rahim, salpingo tüpler, grafi de görüntüleme anlamlarına gelmektedir. Yani, özetle HSG, rahim ve tüplerin radyolojik olarak görüntülemesine verilen isimdir.

HSG (İlaçlı rahim filmi,  histerosalpingografi) nasıl çekilir?

HSG çekilirken serviksten (rahim ağzından) geçen silindirik bir kateter yardımıyla uterus içine yağlı bir x-ışını boyası (opak madde) verilmektedir. Bu opak maddenin dağılımına bakılarak rahim içi veya fallop tüpleri ile ilgili problemler ortaya çıkarılmaya çalışılır.İlaçlı rahim filmi (ilaçlı film, HSG,  histerosalpingografi) neleri gösterir?X-ışınlarına duyarlı opak maddenin yayılım şekli değerlendirilerek;I.  Uterus (rahim) boşluğu içinde yer kaplayan kitlelerin varlığı araştırılır (Bu rahim içi kitleler endometrial polip,  submüköz myom,  uterin sineşi  adı verilen rahim içi yapışıklıklar olabilir).

II.  Opak maddenin tüpler içinde ilerleyişi ve karın içine yayılışı sonrasında tüplerin durumu araştırılır. Tüplerin birinde veya her ikisinde birden kısmi ya da tam bir tıkanıklık olup olmadığı anlaşılabilir.  Tüplerin tıkanıklık haline “tubal obstruksiyon” adı verilir.
HSG, infertilite araştırmalarında sıklıkla rutin olarak uygulanan bir yöntemdir.

İlaçlı rahim filminin (ilaçlı film, HSG) diğer avantajları nelerdir?

En önemli avantajlarından birisi de HSG’ nin tedavi edici özelliğidir. Şöyle ki; HSG çekilmesini takiben tüplerin içindeki küçük yapışıklıkların açılması söz konusudur.
İnfertil (kısırlık sorunu olan) bir bayanda diğer parametreler normal ise ve  HSG çekilmesine rağmen tüm bulgular normal olsa bile kişi infertilite tedavisine başlanmasa filmin çekiminden sonraki 6 ayda gebelik oranları artmaktadır.
Bu nedenle HSG kısırlık tedavisinde hem teşhis için hem de tedavi için önemli bir yöntemdir.
HSG için en ideal zaman nedir?HSG çekimi için en uygun zaman adet bitiminden bir kaç gün sonrasıdır. Daha sonrasında veya adet döneminde hsg filmi çekimi önerilmez.

İlaçlı rahim filmi (ilaçlı film, HSG) neden adet bitiminden hemen sonra çekilmelidir?

HSG çekilmesinin adet bitiminden sonraki 1-3 gün içinde olmasının üç ayrı temel sebebi vardır:I.   Adetten temizlenme yeni olduğu için gebelik şansı bu dönemde bulunmamaktadır. Bu nedenle muhtemel olarak oluşan yeni bir gebeliğe zarar verilmemiş olunur.  II.  Adetin ilerleyen günlerinde rahim içi kalınlaşacak bu da rahim içindeki olası kitleleri gizleyecek ve görüntünün netliğini azaltacaktır.III. Adet dönemi ve adet döneminden hemen sonra rahim ağzı kanalı (cervical kanal) açıktır.  Zaman ile rahim ağzı kanalı kapanacak bu da bu bölgeye yerleştirilen kateterden içeriye opak maddenin girişini engelleyecektir.

İlaçlı film (HSG) adetli dönemde çekilir mi?

Hayır.  HSG adetliyken çekildiğinde enfeksiyon ve  endometriosis hastalığı  gibi riskler taşıdığından ötürü çekilmez.
HSG, Histerosalpingografi, ilaçlı rahim filmi
Histerosalpingografi (HSG) tetkiki ile rahim ve tüplerin görüntülenmesi

HSG (ilaçı rahim filmi) nasıl çekilir?

HSG, aslında özel bir röntgen filmi çekimidir. Bunun için önce hasta jinekolojik pozisyonda röntgen masasına yatırılır. Antiseptik solüsyonla dış genital organ ve vajina dezenfeksiyonunu takiben serviks “tenekulum” denen özel bir aletle sabitlenir. Servikal kanaldan içeri itilen özel bir kanül vasıtası ile kontrast (opak) madde rahim içine enjekte edilir.
İşlem birkaç aşamada gerçekleştirilir. Enjekte edilen madde miktarı ve enjeksiyon basıncı ayarlanarak kontrast maddenin rahim içini doldurması, tüplerden geçişi, pelvis (alt karın boşluğu) içinde dağılışı, iki veya üç film çekilerek görüntülenir.
İşlemin “endoskopi (skopi)” yardımıyla yani ilacın yayılımını görerek yapılması başarı oranını arttırır.
Daha sonra bu filmler incelenerek rahim içinde bölme, polip veya myom varlığı, rahim yapısı, tüplerin açık olup olmadığı, tüplerin uç kısmının alt karın boşluğuna açılıp açılmadığına bakılır.
Genelde hasta işlemden 24 saat sonra yeniden çağrılarak,  bu kez düz (ilaçsız) batın filmi çekilir. Böylece ilacın batın içine yayılımının varlığı araştırılır.
HSG’ nin bir başka kullanım alanları, laparoskopi , histeroskopi ve tubal reanatamoz (tüplerin mikrocerrahi ile açılması ameliyatı) operasyonları sonrasında yapılan işlemlerin sonuçlarını vebaşarısını değerlendirmektir.

HSG (ilaçı rahim filmi) kimler için uygun değildir?

HSG bazı kişiler için uygun olmayabilir. Bunlar; Rahim ağzı yarası olanlar ile vajinal veya servikal (rahim ağzı) enfeksiyonu olanlar. Bu tür kişilerde film çekimi sırasında mikroplar rahim içine taşınabilir. Bu nedenle öncelikle enfeksiyon tedavisi gereklidir.
Rahim ağzı darlığı olanlar. Rahim ağzında darlık (cervical stenoz) olanlar da HSG çekimi bazan çok zor bazan da imkansız hale gelebilir.
Rahim ağzında veya rahim içinde kanser veya kanser şüphesi olanlar. Bu durumlarda da kanser hücreleri film çekimi sırasında rahim içinden batına yayılabilir.

HSG çekimi ağrılı bir işlem midir?

Evet bir miktar ağrılı olabilir.  İlaçlı film sırasında rahim içine enjekte edilen sıvı- opak madde tüplere giderken ve tüplerden batına geçerken bir miktar ağrı hissedilebilir. Bu ağrı asla dayanılmayacak düzeyde değildir ve yalnızca bir kaç dakika sürmektedir.
Yine de bazı hastalar hiç ağrı çekmemek için jinekolog veya radyolog hekimlerinden, genel anestezi eşliğinde (uyutularak) ilaçlı rahim filmi isteminde bulunmaktadırlar.

Her tüp bebek ve infertilite (kısırlık) tedavisine başlamadan önce HSG çekilmesi şart mıdır?

Evet.  Her tüp bebek (ivf) ve kısırlık tedavilerinden önce HSG, rutin olarak kadına transvajinal ultrason ve kandan bazal hormon testleri yapılması şarttır.
Erkekte de spermiogram testinin (meni testi) yapılması önerilmektedir.
Bu şekilde kısırlığa neden olabilecek sebeplerin yaklaşık %85’i ortaya konmuş olur.

HSG sonrası tüpleri kapalı görünen bir kişiye ne tür bir işlem yapılmalıdır?

HSG sonrası fallop tüpleri kapalı (tubal obstruksiyon) çıkan bir hastaya ileri tetkik ve tedavi açısından  laporoskopi ameliyatı uygulanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki laporoskopi tüplerdeki durumu gösteren “direkt” bir yöntemdir. Halbuki HSG bir “indirekt” yöntemdir ve dolaylı olarak tüplerde bir sorun olabileceğini göstermektedir.

HSG de tüpler kapalı görünmesine rağmen gerçekte açık olabilir mi?

Evet.  İlaçlı film sırasında opak maddenin hızlı verilmesi, rahimden tüplerin bağlandığı kısımda reaksiyonel olarak spasm (kasılma) oluşturarak ilacın batın içine gitmesine engel olabilir.
Bu durum “tubal spasm” olarak bilinir ve gerçekte tüpler açık olduğu halde filmde kapalıymış gibi bir durum ortaya çıkarır.
Tubal spasmdan şüphe edildiğinde iki şey yapılabilir;I.  Bu sefer ilaç daha yavaş verilerek HSG filmi tekrarlanır ve tüpler yeniden değerlendirilir.
II.  Laporoskopi ile kesin tanı konulur.

Tüpleri kapalı kişilerde ne tür işlemler yapılabilir?

Tüplerin tam olarak açık olup olmadığı önemlidir. Çünkü tüpleri laporoskopide de tam olarak kapalı görülen bir kişide uygulanacak tek yöntem tüp bebek (ivf) işlemidir

Dr. Necip Öztürk

Endoskobik Cerrahi

LAPAROSKOPİ Kameraya bağlı özel bir optik aletle karın bölgesinden göbekten karın boşluğuna girip, iç üreme organları (rahim, yumurtalıklar, kanallar) ve diğer batın organlarını incelemek için kullanılan bir cerrahi yöntemdir. Hasta uyutularak (genel anestezi altında) gerçekleştirilen laparoskopi hem teşhis hem de tedavi amacıyla yapılır. Laparoskopi ile karın alt bölgesinde açılan 3-5 mm’lik deliklerden içeri sokulan aletler ile birçok jinekolojik cerrahi girişimi yapma olanağı vardır. Genital yollarda infeksiyon (pyosalpinks, abse…) .Dış gebelik, .Yumurtalık kistleri, .Endometriozis gibi hastalıkları tanısı ve tedavisi .Üreme güçlüğü olan kadınların değerlendirilmesi (tüplerin tıkalı olması, batın içi yapışıklıklar,..) .Doğumsal anomalilerin tanısında da kullanılır (çift rahim gibi) HİSTEROSKOPİ Histeroskopi rahim içinin özel kamera ile görüntülenmesi ve saptanan patolojilerin cerrahi olarak düzeltilmesini sağlayan bir cerrahi işlemdir. Histeroskopi işleminde vaginal yoldan rahim içine yerleştirilen özel bir optik alet ile rahim ağzı kanalının, rahim içinin ve tüplerin rahim içine açıldığı bölgelerin değerlendirmesi yapılır. Aynı seansta rahim içi patoloji saptanırsa düzeltilebilir: . Rahmin doğuştan anomalileri örneğin rahim içi perde, . Rahim içi polipleri . Rahim içi miyomlar, . Rahim içi yapışıklıklar giderilebilir.

    HİSTEROSALPİNOGRAFİ (HSG) Rahim içine verilen özel bir ilaçlı sıvı ile rahim içinin ve Fallop tüplerinin (kanalların) yapısal özelliklerini değerlendiren bir röntgen filmidir. Bu yöntemle tüplerin açık olup olmadığı ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip olup olmadığı belirlenir. Yumurtalık ve çevresindeki bölgelerde oluşan iltihaplara veya bu bölgelerde yapılan ameliyatlara bağlı olarak tüpler tıkanabilir. Bu durumda yumurta tüplerden geçip rahime ulaşamaz ve dolayısıyla spermle karşılaşamayacağından döllenme gerçekleşemez. Tüp tıkanıklığı ilaçlı rahim filmi çekilerek veya laparaskopi adı verilen kameralı sistemle doğrudan karın boşluğu içine girilerek gözlenebilir.
    SONOHİSTEROGRAFİ (HSG) Rahim içerisine yerleştirme işlemi olan embryo transferinin başarısını, bu boşlukta bir patoloji olması önemli ölçüde etkilemektedir. Ancak normal kapalı konumda olan bu boşluğun görüntülenmesi ancak ultrasonografi esnasında içerisine sıvı tatbiki ile mümkün olabilmektedir. Tamamen ağrısız olan bu testi, tüp bebek-mikroenjeksiyon programına aldığımız hastaların tamamına rutin olarak uygulamaktayız.
Dr. Necip Öztürk

Yumurta Gelişiminin Uyarılması

yumurta gelişiminin uyarılmasıYumurtlaması olmayan ya da düzensiz yumurtlayan kadınlarda veya yumurtlaması olan kadınlarda birden çok yumurtanın gelişmesini sağlayarak gebelik şansının artrılmasına çalışıldığı aşılama (IUI) ve diğer tüm Üremeye Yardımcı Tedavi Yöntemlerinde (Tüp Bebek, Mikroenjeksiyon) kullanılan tedavi şeklidir. Bunun için yumurtlama işlemini uyaran çeşitli ilaçlar kullanılır. Yumurtaların içinde bulunduğu kesecikler (follikül) belli bir büyüklüğe ulaşana kadar bu ilaçlara devam edilir ve ilaçlar kullanılırken ultrasonografi ve hormon (E2) takibi ile hasta izlenir. Folliküller belirli bir büyüklüğe ulaşınca çatlatma iğnesi (hCG) yapılır. Bundan sonra ya cinsel ilişki önerilir (timed coit) eğer uygulanacaksa suni döllenme yapılır (aşılama, IUI) ya da tüp bebek (IVF) veya mikroenjeksiyon (ICSI) işlemleri için yumurta toplama işlemi (OPU) uygulanır.

 

Dr. Necip Öztürk

Yardımcı Yöntemler

SPERM MIKNATISI

Yapısal olarak normal spermlerin anormal olanlardan ayırt edilebilmesini sağlayan biyokimyasal bir tekniktir.

İnsan yumurtalarının etrafını çevreleyen kümülüs hücrelerinin temel içeriği hyaluronan adı verilen bir maddedir. Bu maddenin, spermin yumurtaya tutunarak dölleyebilmesinde etkin rol oynadığı belirlenmiştir. Hareketli bir spermin hyaluronana bağlanabilmesi, bazı yüzey algılayıcılarına sahip olmasına bağlıdır. Spermin olgunluğu ve morfolojisinin hyaluronana bağlanma kapasitesi ile doğru orantılı olduğu belirlenmiştir. Günümüzde bu test mantığı ile sperm seçimini sağlayan hazır kitler mevcuttur.

 

tüp bebek yardımcı yöntemler

EMBRİYO YAPIŞTIRICI

Embriyo transferi sırasında kullanılan yeni bir hücre kültür solüsyonudur. İçeriğindeki hyaluronan adı verilen maddenin etkisiyle embriyonun rahim duvarına tutunma gücünün arttığı düşünülmektedir. Bu maddenin embriyo-rahim duvarı arasındaki ilişkide ne rol aldığı net olarak bilinmemekle birlikte gebeliği arttırıcı etkisi olduğu da tartışmalıdır.

AHA (EMBRİYO ZARININ İNCELTİLMESİ)

Embriyoyu çevreleyen zarın değişik yöntemlerle (mekanik, asit ile veya lazer kullanarak) inceltilmesi işlemidir. İmplantasyonu yani embriyonun rahim duvarına tutunma gücünü arttırmak amacıyla uygulanır. Dondurulmuş embriyoların transferinde yararlılığı konusunda bir fikir birliği olmasına karşın taze embriyoların transferindeki yararlılığı tartışmalıdır.

IVM (YUMURTALARIN VÜCUT DIŞINDA OLGUNLAŞTIRILMASI)

Kısa süreli ilaç kullanımı ya da hiç ilaç kullanmaksızın toplanan olgunlaşmamış yumurtaların laboratuar ortamında olgunlaştırılarak mikroenjeksiyon uygulanması ve gelişen embriyoların transferi işlemidir. Tüp bebek tedavisinde kullanılan hormon ilaçlarına aşırı hassasiyet göstermesi muhtemel hasta gurubunun tedavisinde başvurulabilecek bir yaklaşımdır. İlaç maliyetinin çok az olması ve tedavi güvenliğine rağmen başarı oranlarının istenen düzeylerde olmaması nedeniyle dünyada çok az merkezde uygulanmaktadır.

DONASYON (yumurta ve sperm bağışı)

Eksik olan yumurta veya spermin anne-baba adayları dışında üçüncü bir kişiden alınması donasyon olarak adlandırılır. Kadında yumurtalıkların işlevini yitirdiği ve tedaviyle yumurtlama sağlanamadığı durumlarda, erkekte ise menide spermin hiç bulunmadığı ya da mevcut spermlerin sağlıklı bir embriyo gelişimini sağlayacak nitelikte olmadığı durumlarda başvurulan tedavi yöntemidir. Tedavide gönüllü bağışçıların verdiği yumurta ve spermler kullanılır. Bir kişinin bağışçı olarak kabul edilebilmesi bazı tıbbi tetkiklerin yapılması ile mümkündür. Yani bağışçının sağlıklı olması şarttır.

İleri yaşlarda yumurtalıklar çalışamaz hale gelse bile rahim duvarı bebeği tutma ve gebeliğin devamlılığını sağlama yeteneğini yitirmemektedir. Yani yaşla birlikte hem sayı olarak hem de kalite olarak özelliğini yitiren hücreler yumurta hücreleri ve yumurtalıklardır. Rahim duvarı ilaç tedavisi ile yeniden programlanabilir ve gebeliğe hazır hale getirilir. Genç bir bağışçıdan alınan sağlıklı yumurtalar gebelik oluşumunu oldukça kolaylaştırır.

 Yumurta ve sperm donasyonu ülkemizde yasal değildir.

ALTERNATİF GAMET KAYNAKLARI VE KLONLAMA

Tüp bebek tedavilerinde çok büyük yol kat edilmesine rağmen hastalarımızın hatırı sayılır bir kısmında gebelik sağlanamamaktadır. Bu hasta gurubunda neden çoğu zaman sperm hücre kalitesinin yetersizliği ve yumurta yaşlanmasıdır. Toplumsal faktörler yumurta veya sperm bağışı yolunun tercih edilmesinde de engeller oluşturmaktadır.

Ancak, günümüzde üreme teknolojisinde kaydedilen hızlı ilerlemeler sayesinde gametler için alternatif kaynak bulunması ve bu şekilde çiftlerin kendi genetik materyallerinden doğacak bir çocuk sahibi olabilmeleri konusunda umut doğmuştur. ICSI kullanılarak insan oositlerinin spermatid, sekonder spermatosit gibi olgunlaşmamış sperm öncülü hücreler ile döllenmesi sağlanarak sağlıklı bebekler dünyaya getirilmiştir. Somatik hücrelerin çekirdeklerinin oosit içine transplante edilmeleri ve burada haploid hale getirilebilmeleri, yaşa-bağlı anöploidinin üstesinden gelinmesinde ve bu sayede sağlıklı oositler elde edilmesinde pratik bir yol olarak görülmektedir. Ama her şeyden önemlisi burada tanımlanan yöntemlerin insanda uygulanmasına başlanılmadan önce güvenilirliklerinin ispatlanması gerekmektedir.

 

Dr. Necip Öztürk

 YUMURTA DONDURMA İŞLEMİ

Over rezervi zayıf olup,  gelecekte çocuk sahibi olmak isteyen bekar veya evli bayanlarda, hamilelik şansını arttırabilmek için kullanılan bir yöntemdir. Yumurta dondurma işlemi için kadınlarda tüp bebek yöntemi ile yumurtalıktan toplanan yumurtalar kullanılmak üzere dondurularak saklanır ve çocuk sahibi olmak istendiği zaman çözülerek kullanılabilir.

Yumurta Dondurma Kimlere Önerilir?

  • Kemoterapi ve radyoterapi gibi yumurta hücrelerine zarar veren tedavilere başlaması gerekenler.
  • Üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak (yumurtalıkların alınması gibi) operasyon geçirecek olan hastalar.
  • Ailesinde erken menopoz hikayesi olan ya da yumurtalık rezervi düşük olmakla birlikte henüz gebelik yaşamamış kadınlar.
  • Kariyer odaklı yaşayan ve anneliği 30’lu yaşların sonrasına erteleyen kadınlar.

 

 

Yumurta Dondurma Nasıl Uygulanıyor?

Yumurta dondurma işlemi için kadınlarda yumurtalıkların hormonlar ile uyarılması gerekmektedir. Tedavi adetin 2-3’üncü günü başlar ve yaklaşık 12-15 gün sürer. Toplanan yumurtalar laboratuvarda vitrifikasyon adı verilen özel yöntem kullanılarak dondurulur ve ileri bir tarihte kullanılmak üzere saklanır.

Dr. Necip Öztürk

Son Güncelleme Tarihi 24 Mayıs 2022 by Mersin Tüp Bebek

Bize Ulaşın
Previous Next
Close
Test Caption
Test Description goes like this
×